Sosyal medya

twitterfacebookgoogle pluslinkedinrss feedemail

.

.

29 Ekim 2013 Salı

TEBRİKLER HAMİLESİNİZ !!!

0 yorum

     Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler bu mutlu haberi aldıklarında heyecanla bebek için hazırlıklara başlar. Ebeveyn adaylarının ilk endişe ettikleri konu anne ve bebeğin dokuz aylık bu yolculuğu sağlıklı ve huzurlu bir şekilde tamamlamasıdır. Gebelik boyunca hem anne hem de bebeğin sağlığına etki eden pek çok etmen vardır. Bu etmenlerden en önemlilerinden biri; annenin gebelik süresindeki beslenme şeklidir.
    Doğru beslenme, bebeğin anne karnında zihinsel ve fiziksel olarak sağlıklı büyüme-gelişmesini, annenin sağlıklı bir gebelik ve emziklilik dönemi yaşamasını büyük ölçüde destekler.

ALINAN KİLOLARIN AZI KARAR ÇOĞU ZARAR !

   Gebe kadının vücudundaki değişikliklere uyum sağlaması için ağırlık kazanımı önemlidir. Bebeğin ağırlığı, artan kan hacmi, büyüy­en göğüsler, plasenta ve amniyotik sıvı annenin ağırlık artışına katkıda bulunmaktadır. Sağlıklı yetişkin kadınlar için gebelik süresince normal ağırlık kazanımı 10-14 kg aralığındadır. Gebelik başlangıcında kilolu olan bireylerin 8-10 kg aralığında, adölesan ve gebelik başlangıcında zayıf olan gebelerin 14-16 kg ağırlık kazanmaları normaldir. Gebelik süresince yeterli ve dengeli beslenemeyen anne adayları önerilenden az veya fazla kilo kazanırlar. Bu durum anne ve bebek için olumsuzluk yaratabilir.

Yeterli kilo kazanamayan gebeler;
-        Erken doğum,
-        Bebekte gelişim problemleri,
-        Düşük doğum ağırlıklı bebek(2500 kg'ın altı),
-        Gebenin besin depolarının azalması,
-        Adölesan gebenin büyümesinin duraklaması gibi problemlerle karşılaşma olasılıklarının artmasına sebep olurlar.

Bebeğe değil kendine kilo alan gebeler;
-        Zor, erken, ölü doğum, sezeryan riski,
-        Yüksek kan basıncı,
-        Kalp damar hastalıkları,
-        Gestasyonel diyabet(gebelikte görülen şeker hastalığı),
-        Bozulmuş glikoz toleransı(IGT) gibi problemlerle karşılaşabilirler.

GEBELİKLE BİRLİKTE İHTİYAÇLARINIZ ARTAR

Enerji:
Gebelik dönemindeki her kadın “Artık çift canlısın bol yemen gerekir” cümlesi ile karşı karşıya kalır. Peki gerçekten annenin ve bebeğin sağlıklı bir gebelik süreci yaşaması için bu kadar fazla enerjiye ihtiyacı var mıdır?
 Evet, bebeğinizin zihinsel ve fiziksel olarak sağlıklı büyüme-gelişmesi, sizlerin sağlıklı bir gebelik süreci geçirmesi ve emziklilik dönemine vücudunuzun hazırlaması için enerji gereksiniminiz artar. Fakat bu artış toplumumuzun algıladığı gibi ölçüsüz ve bilinçsiz yemek değildir. Gebeliğe başlangıç ağırlığınız normal aralıkta ise; ilk 3 aylık dönemde günlük 150 kalorilik, son 6 ayda ise günlük 300 kalorilik enerji artışı yeterlidir. Eğer gebeliğe başlangıç ağırlığınız normalin üzerinde ise ilk 3 ay fazladan enerjiye ihtiyacınız yoktur. Hatta ağırlığınız gebelik için risk yaratacak kadar fazla ise ilk 3 içerisinde diyetisyeninizin hazırlamış olduğu beslenme programı ile kilo kaybetmeniz mümkündür. Gebeliğin 4. Ayından sonra günde 150 kalorilik enerji artışı yeterlidir. Gebelik öncesi ağırlığınız normalin altında ise veya 21 yaşının altındaysanız ; depolarınızın hem gebelik hem de emziklilik dönemi için desteğe ihtiyacı var demektir. Bu nedenle ilk 3 ay günlük 250 kalorilik enerji artışı, 4. Aydan sonra 300 kalorilik enerji artışına ihtiyacınız vardır.
     Ne kadar enerjiye ihtiyacımız olduğu konusunda artık kafamızda bir şeyler oluşmaya başladı. Şimdi aklınızda, ’’Bahsettiğimiz enerji açığını kapatmak için canımızın çektiğini mi yoksa bebeğin ihtiyacı olanı mı tüketmemiz gerekli?’ Gebelik döneminde özellikle tüketilmesi gereken besinler var mıdır? gibi sorular dönmeye başladı.
Boş enerji kaynaklarından kaçının !
Tercih ettiğiniz besinin kalorisi değil besin değeri önemlidir. Çayınıza ilave ettiğiniz 3 adet küp şekerin enerjisi ile 1 porsiyon kuru meyvenin enerjisi birbirine yakındır. Fakat küp şekerin size tek getirisi depo edilecek olan yağ iken, kuru meyveden aldığınız demir sizin ve bebeğinizin demir depoları doldurmanıza yardımcı olur. Bu nedenle gebelik süresince, hamur işleri,şerbetli tatlılar, hazır meyve suları ve asitli içecekler, normalden daha yağlı ve tuzlu besinler yerine biyoyararlılığı yüksek olan besinleri tercih etmelisiniz.
Bebeğe ve size değer katan besinler ;
Soframızın olmazsa olmazı ; ekmek. Özellikle tam buğday ekmeği tercih etmeniz, B grubu vitaminine olan ihtiyacınızı karşılamanıza yardımcı olacaktır.
Kahvaltının besin deposu ; yumurta. Anne sütünden sonra insanın ihtiyacı olan tüm besin öğelerini bulunduran tek besindir. Ayrıca yumurta en kaliteli protein örüntüsüne sahip. Bu nedenle özellikle gebelik gibi vücudun besin ögelerini kullanarak yeni bir oluşum içerisinde bulunduğu dönemde mutlaka her sabah bir yumurta tüketmelisiniz.
Güçlü bir iskelet yapısı için süt ve süt ürünleri; Günlük 3 su bardağı (600 ml) süt grubu sizin ve bebeğinizin Kalsiyum ihtiyacını karşılar. Mide bulantılarının yoğun olduğu ilk 3 ay sütle aranız iyi olmayabilir. Süt yerine yoğurt,ayran,cacık,kefir gibi süt ürünlerini tercih edebilirsiniz.
Pirinç pilavı yerine bulgur; Pirinç pilavı, makarna, erişte gibi glisemik indeksi yüksek besinler yerine bulgur tercih etmeniz gebelik sürecinde gestasyonel diyabet ( gebelik şekeri) ile karşı karşıya kalma riskinizi azaltır. Bulgur pilavının bir artısı da B grubu vitaminleri ve protein oranının pirinç pilavına göre daha yüksek olmasıdır.
Daha zeki çocuklar için omega-3; Gebelik sürecinde tükettiğiniz omega-3 bebeğinizin beyin gelişimine büyük katkı sağlar. Bu nedenle beslenme programınızda mutlaka ceviz,koyu yeşil yapraklı sebzeler ve balık gibi omega kaynaklarını bulundurmalısınız.
Hem lezzetli hem değerli ; kuru meyveler. Özellikle demir deposu olan kuru üzüm,kuru kayısı, kuru erik, kuru incir gibi besinler hem tatlı ihtiyacınızı karşılar hem de bol miktarda B1, B2, B3, B6, A, C ve E vitamini, demir,potasyum ve magnezyum içeriği ile bebeğin gelişimine katkı sağlar.
Konstipasyonu (Kabızlık) önlemek için bol posa: Gebelik sürecinde pek çok kadının kabusu olan konstipasyon (kabızlık) probleminin çözümü aslında çok kolay. Lif oranı yüksek olan sebze, meyve, kurubaklagiller , esmer ekmek ve bulgur gibi gıdaların beslenmenizde yer alması barsak hareketlerinizin düzene girmesini sağlar. Ayrıca diyetinizde sebze ve meyvelerin yer alması vitamin ve mineral açısından da sizi destekler.
İlk 3 ay Folik asit; Eksikliği bebeğin spina bifida (ayrık omurga) gibi nöral tüp bozukluklarına sebep olabilir. Bu nedenle gebelik süresince mutlaka yeşil yapraklı sebzeler,ceviz,fındık gibi yağlı tohumlar ve kurubaklagilleri tüketmeye özen gösterin.

    Hepinize sağlıklı ve keyifli bir gebelik diliyorum…

21 Ekim 2013 Pazartesi

ÇOCUK VE BEBEKLERDE GRİP AŞISI UYGULAMASI

0 yorum

Çocuklara grip aşısı yaptırmalı mıyız? Bunun herhangi bir sakıncası var mı? Bu hep merak edilen bir sorudur.
6 aydan küçük bebeklere grip aşısı uygulanmaz. Emziren annelerin ise grip aşısı yaptırmalarında bir sakınca yok. Bebeklerle yakın temasta bulunanların da aşılanması gerekiyor. 

EYLÜL'DE AŞILANSINLAR 
6 aydan büyüklerde ise özellikle risk grubundakilerin (Örneğin; astım, kalp, böbrek, ve diyabet hastası olanlar) aşı yaptırması öneriliyor. Diğer çocuklarda da hekime danışarak aşı yaptırmanın koruyucu olduğu belirtiliyor. Aşı 9 yaşın altındaki çocuklara, iki dozda uygulanıyor. Aşı yaptırmak için en uygun zaman; Ekim-Kasım ayları... Ancak aşının koruyucu etkisi çocuklarda bir ayda oluştuğundan; Amerikan Pediyatri Akademisi, Eylül ayından itibaren grip aşının yapılmasını öneriyor. Grip aşısının içinde canlı virüs olmadığından, aşının çocuklarda gribe yol açmadığını bilmelisiniz. Yumurta alerjisi ve ağır ateşli hastalıklar durumda ise aşı uygulanmıyor. 




ÇOCUĞUMU KREŞE Mİ VEREYİM BAKICIYA MI?

0 yorum
Bu soruyu çalışan anneler hep sorar dururlar..
Ama cevap kreşe verilecek çocuğun 3 yaşında olması idealdir.
İlk bir yıl içinde, anne ve çocuğun uzun süreli ayrılık yaşaması sakıncalı olabilir. Bu nedenle bakıcı da olsa anne muhakkak çocukla olmalıdır. Aileden birinin bakıcıyla kalmasından daha çok, çocuğun kendisini kimin yanında güvende hissettiği önemlidir.



Bebekler altıncı aylarından itibaren, yabancıları ayırt etmeye ve anneden ayrılmak istememeye başlar; 'ayrılık kaygısı' denilen durum meydana gelir. Ayrı kalma süresi uzarsa, bebek için kalıcı sorunlar oluşabilir. Bu nedenle, anneleri çalıştığı için bakıcıya bırakılan çocukların, akşamları mutlaka annelerinden ilgi ve bakım görmeleri önemlidir. Bebeğiyle sağlıklı ilişkisi olan anneler, bebeğin temel güven duygusunun gelişmesini sağlar. Çocuk üç yaşına geldiğinde ise artık sosyalleşme çağındadır. Anne ve babadan uygun bir şekilde ayrı kalabilmeyi bu yaşta öğrenir. Üç yaş; bu nedenle kreşe başlama yaşıdır. Kreşler, çocuğun okul öncesi eğitiminin başladığı yerdir. Bu nedenle çocuğun sadece bakım aldığı yerler olarak düşünülmemelidir. Annesi evde olan çocuklar için de kreşler, yaşıtlarıyla birarada olabileceği bir ortamdır. Dolayısıyla, bakıcı ve kreş aynı işlevi görmemektedir. 

Bebek ve anne ilişkisi
Bebek anneyi ayırt etmeye, ona gülümsemeye üçüncü aya doğru başlar. Bu süreçte anne ve bebek arasında bağlanma gelişir. Bebek büyüdükçe fiziksel olarak anneye bağlılık azalır ama bebek kalıcı olarak sağlıklı olarak geliştirdiği bağlanmayı devam ettirir. Bu dönemde bebeğin anneyle ilişkisi, elbette üçüncü şahıslarla kurulabilecek bir ilişki değildir. 

Sık sık bakıcı değiştirmemelisiniz.
Sık bakıcı değiştirmek, özellikle de yaşamın ilk iki yılında çocuklarda 'güvensiz bağlanma' denilen duruma neden olabildiği için istenmeyen bir durumdur. 'Güvenli bağlanmaya' sahip bebekler, ilerde daha kolay akran ilişkileri geliştirebilir, daha az öfke yakınmaları ve zayıf davranış kontrolü gösterebilir. Ya da ciddi psikiyatrik rahatsızlıklar bu bebeklerde daha az oranda görülür. Bakıcının çocukla geçirdiği zaman, çocuk için ikinci bağlanmanın gerçekleşmesi olacaktır. Bu nedenle bakıcının çocuğun sadece fiziksel özelliklerini karşılaması değil, onunla zaman geçirmekten zevk alabilen birisi olması önemlidir. Tabii fiziksel bakımı gerçekleştirebilecek ve gerektiğinde ilk yardım yapabilecek olması da tercih edilmelidir. 




2 Ekim 2013 Çarşamba

1-7 ekim Emzirme Haftası

0 yorum

Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, ülkemizde de 1 – 7  Ekim tarihleri arasında ‘Emzirme Haftası’ kutlanıyor.

Emzirme, çocuklara yaşam için en iyi başlangıcı sağlayan bir faktördür. Ayrıca anne sağlığının korunmasında da büyük ölçüde rol oynar. Birçok çalışma, anne sütüyle beslenen çocukların daha az hastalandığını ortaya koymaktadır.



Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bebeklerin ilk 6 ay, su dahil hiçbir ek gıda almadan, yalnızca anne sütüyle beslenmesini, daha sonra ek gıdalara başlanarak emzirmeye 2 yaşına kadar devam edilmesini önermektedir. Buna karşın annelerin büyük çoğunluğu bebeklerine yapay yiyecek ve içecekler vermeye oldukça erken dönemlerde başlamakta ve 2 yaşından çok önce anne sütüyle beslemeyi kesmektedirler.

Ülkemizde  ilk 3 ay sadece anne sütüyle beslenme oranı % 16,   ilk 6 ay sadece anne sütüyle beslenme oranı ise % 10.6  olarak saptanmıştır. Ortalama emzirme süresi 14 aydır. (2003 yılı istatistikleri)

Anne sütünün erken kesilmesinin veya erken dönemde ek besinler verilmesinin sık rastlanan nedenleri, annelerin emzirmede güçlüklerle karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını bilememeleri veya sütünün yetersiz olduğunu düşünmeleridir.

Emzirme konusunda annelerin desteklenmeye ihtiyacı vardır. 

Son yıllarda Sağlık Bakanlığı’nın çalışmaları ve bütün sağlık personelinin çabalarıyla ülkemizde ‘ilk 6 ay sadece anne sütü verme ve emzirme’ oranları giderek artmaktadır.

Bütün dünyada ‘Emzirme Haftası’ boyunca anne sütüne verilen önemin, çeşitli toplantılar ve iletişim araçlarıyla toplumun geniş kesimlerine yayılmasına çalışılmakta ve anne sütünün üstünlüğü tekrar hatırlatılmaktadır.


Bize yazmak istediğiniz bir şey mi var?

Ad

E-posta *

Mesaj *

 

LİMAN BEBEK Copyright 2008 All Rights Reserved Baby Blog Designed by Ipiet | All Image Presented by Tadpole's Notez